İsim Koyma Sorunsalı

Hürriyet Gazetesinden Banu Tuna nın 2010 yılına ait bir yazısını paylaşmak istedim...

Koş Papaya koş Lodos topu tut
Başlık şaşırtmış, hatta ziyadesiyle manasız gelmiş olabilir. Okullarda heceleme kartları da kalmadı sanırım ama kaldıysa, yakın gelecekte Ayşe’nin yerini Papaya, Ali’nin yerini Lodos pekala alabilir.
İnsan otuzlu yaşlarını ortalayınca, çevresindekilerin hepsi ya çocuklu ya da hamile oluyor. Eh, Allah’a şükür, asosyal biri de sayılmam; tatmin edici bir gözlem yapma imkânına sahibim. Ve kafamı son dönem çocuk isimlerine taktım.
Galiba bu küresel iklim değişikliği, çevre duyarlılığı; büyük şehirlerde bunalan insanların doğa özlemiyle birleşti ve yeni bir trend yarattı.
Ben buna isim seçiminde Kızılderili dönemi diyorum.
Onlardan tek farkımız, isim koymak için çocuğun büyüyüp bir marifet göstermesini beklemeyişimiz.
Anne babalar doğayı özleyip ulaşamadıkça, küçük sahil kasabasında geçen emeklilik günleri hayal olup kaldıkça, çocuklar çiçek böcek, coğrafi yer şekilleri, yön isimleri ile idare etmek durumunda kalıyor galiba. Bir nevi post-hippi sendromu.
Bakın, son bir iki yıl içinde bebek sahibi olan arkadaşlarım, arkadaşlarımın arkadaşları hangi isimleri koydular: Kuzey, Güney, Poyraz, Rüzgâr, Defne, Ada, İris, Çimen, Güneş, Doğa, Ay, Yosun, Zeytin, Çilek, Kiraz (eskiden pek bir taşralı bulunurdu), Çınar, Mavi, Kumsal, Gece, Gölge, Kumru, Okyanus... Bu liste böyle uzayıp gider.
Evvel ezel, isim koymakta Kızılderili ırkıyla yarışan milletimiz için olumlu bir durum aslında. Şimdi tek tek isimleri saymayayım, neticede kendisine sorulmadan bu isimleri almış dünya kadar insan var ama, bugüne kadar bebeklere savaşmakla, dövüşmekle, yiğitlikle, hükmetmekle ilgili isimler koyduk da ne oldu? Kırbaç anlamına gelen bir erkek ismi bile var bizde. Kızların durumu da farklı değil. Banu’nun anlamı mesela; prenses, hanımefendi, yeni evli gelin. Bu mudur? Hayır, insan ismine çekse gam yemeyeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder